Bir gece yine asit yağmurların üstüne yağdırıyorum, hem kendime zarar veriyorum hem de bana yaklaşmaya çalışanları bu yağmurlarda yıkıp yakıyorum. Güneş Sisteminide en yalnız gezegeniyim ben.
Dünya’ya benziyormuşum biraz, öyle diyor bilim adamları. Hatta, Dünyanın kötü ikizi diyorlar bana. Kötüymüşüm ben… Atmosferim, insanoğlunun bende yaşamasına müsaa de etmiyormuş. Onlara hayat vermiyorum diye, kötüymüşüm ben; Dünya çok iyiymiş, hadi oradan!
Güneş’e en yakın olan gezegen Merkürden sonra gelmeme rağmen, neden ondan daha sıcağım? Neden alev topu diyorlar bana? Yine atmosferimdeymiş suç. Onlar atmosfer den diyor, ben de acılarım beni alev topu yaptı diyorum, yanıyorum ve yakıyorum diyorum; duymuyorlar.
Kendimi gizliyorum. Bu sistemde en gizemli gezegenimdir ben. Yüzeyimi en iyi teleskoplarla bile inceleyemiyorlar. Güneşin bana yolladığı ışınları, içeri buyur etmiyordum ve direkt dışarı yansıtıyorum;kimseden bir şey kabul etmiyorum ve beklentilerim yoktur. Beklentiler üzüyormuş. Bu özelliğimden ötürü Güneş ve Ay’dan sonra, en parlak gök cismi de benim. İnsanlar sabah ve akşam vakitleri, gökyüzünden beni seyir ederlerken hayran kalıyorlar; dışıma gülüyorum, içeride ise olaylar karışık ama kimse bilmiyor.
Ve Güneş Sisteminin, en uyumsuz gezegeniyim ben. Tüm gezegenler, saat yönünde dönerken ben tam tersine dönerim. Onlar doğudan doğup, batıdan batarlarken; ben batıdan doğar ve doğudan batarım. Uzaya bile ayak uyduramadım. Eksenimde durmak bana göre değil. Özgürlüğüme düşkünlüğümden belki de. Koyun sürüsüne koyun olmak istemeyişimden belki de. Bilim adamları ise, hala çözemiyor bu özelliğimi. Ah bir duysalar beni, anlatacağım topraklarımdan neler gelip geçtiğini. Amma velakin duymuyorlar. Amma velakin belki de duymak istemiyorlar.
Hiç yorum yok: